Sürdürülebilir Moda Oksimoron mu?
21:23
Modanın tanımından bahsederken kullandığımız “geçici”
ve “sürdürülebilirlik” kavramları yan yana gelince anlamda kaçınılmaz bir
çelişki meydana geliyor. Peki, modanın önüne gelen söz konusu sürdürülebilirlik
kavramı ile ifade edilmeye çalışılan nedir diye soracak olanlarınız olursa; “
gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılayacak kaynakları tehlikeye atmaksızın
her türlü üretim ve tüketim faaliyetini gerçekleştirmek” olarak özetlenebilir.
Moda, belli bir süre etkin olan beğeniler olarak ifade edilirken sürdürülebilirlik kavramı bunun neresinde yer alacak diye düşünebilirsiniz. İşte bu noktada, aslında modanın daha kalıcı olmasından ziyade daha çevreye duyarlı ve yeşil uygulamalardan oluşmasından bahsediyoruz. Öyle ki, moda dünyası “ Yeni siyah yeşil” mottosunu şimdiden belirlemiş durumda.
Tüketimin hit yaptığı ve tüketmek adına her türlü
makyavelist eğilimlerin meşrulaştığı bir dönemde böylesine cesur ve faydacı
adımlar atmak oldukça güç. Hepimiz her geçen gün, 1-2 yıl içerisinde muhtemelen
beğenmeyeceğimiz kıyafet ve aksesuarların kölesi olmuş durumdayız. Kendi adıma (üzülerek
ve özeleştiri ile söylüyorum) bu eğilimleri azaltma yönünde bir çaba harcamaya
henüz hazır değilim. Fakat modanın sürdürülebilirlik kavramıyla buluşması tüketici
ve üretici perspektifinden, hepimizin en azından günah çıkarmasına yardımcı olduğunu
düşünüyorum. Tabi ki söz konusu eko-dostu uygulamalar işin pazarlama kısmına
hizmet etmekten kaçınamıyor. Ancak en azından bunca tüketim çılgınlığının
arasında markaların yaşadığımız ve gelecek kuşaklara bırakacağımız dünya için
çabalaması takdir edilmeyi hak ediyor.
Sürdürülebilir tasarımda sadece etik üretim ya da eko
kumaşlar yok, giysilerin yeniden tasarlanması, atık miktarının azaltılması,
vintage (klasik) giysiler tasarımı, enerjinin etkin kullanılması ve yerel
üretimin desteklenmesi, klasik tasarımlar, multifonksiyonel yapı, akıllı
materyaller, modüler tasarımlar ile kullanım sırasında, yeniden tasarlama, yeniden
boyama, yeniden kullanma, geri dönüştürme imkânı sağlayan üreticilerin
başlattığı akıma da yavaş moda deniyor. (Gürcüm ve Yüksel, 2012). Stella McCartney,
Marc Jacobs, Chanel, Gucci, Levi’s ve Alxeander McQueen gibi ünlü markalar bu
konuda sektöre örnek olacak çevre dostu tasarımlar gerçekleştiriyorlar. Bunun yanı
sıra küresel moda sektörünün yeni yıldızı “hızlı moda” kavramının öncülerinden
H&M Conscious koleksiyonunda “Güzel görünen güzel şeyler yapmalı” mottosunu
benimseyerek sürdürülebilir moda anlayışına katkıda bulunuyor.
Tüm bunların ışığında eminim ki aranızda böylesi
sosyal fayda sağlayacak bir felsefenin bile kapitalizmin bir başka oyuncağı
olduğunu düşünenler olacaktır. Ancak ben her şeyi yüzeyselleştirmemizi
sağlayacak kadar güçlü şekilde algılarımızla oynayan tüketim çılgınlığına bir
nebze ket vuracak yeşil uygulamaların “faydacılık” mantığıyla yapıldığına inanmak
istiyorum. Umarım bir gün hepimiz “less is more” mottosunun altında yatan
gerçek sadeliği keşfedebilecek kadar tüketimlerimizi ıslah ederiz. O güne kadar
en azından yeşile duyarlı kalın, kalalım.
TU.
0 yorum